Eşyalar sıkar mı sizi? Üst üste yığılmış
yorganlar, dolaplar dolusu kıyafet, koltuklar, ayakkabılar. . . . Hiç kaçmak
istediğiniz oldu mu dopdolu bir evin ağırlığından? Şöyle hafif, çok hafif, kuş
gibi hafif olmak istediniz mi? Sadeleşmek, azalmak, minicik olmak…
Sadece aklınızdakileri değil, kalbinizdekileri, çevrenizdekileri, evinizdekileri
de sonu olmayan bir kuyuya atmak istemediniz mi hiç? Bir yastık, bir yorgan, bir
bardak ile yaşamak, kalkıverip bir yerlere gidivermenin lüksünü yaşamak
istediniz mi? Elinizi-kolunuzu sallayarak yaşadığınız evi terketmeyi, telefonu,
bilgisayarı göle atıp en sevdiklerinizden bile kaçmak, yepyeni insanlarla
yaşamak istemediniz mi? Gördüğünüz her yeri unutmak, anılarınızı silmek, fotoğraflarınızı
küçük küçük yırtıp gömmek, koşarak uzaklaşmak arzusuyla dolmadınız mı hiç?
Tüy gibi süzülmek boşlukta ve uçtuğunuz gökyüzünün bomboş olmasını istemediniz
mi? Gözlerinizi dikip dolap üstündeki bavullara, kapı arkasındaki halılara, balkondaki
fazlalıklara iç geçirmediniz mi? Evin bütün eşyalarının üstünüze gelip
ezildiğiniz olmadı mı hiç? Açık pencerelerinden rüzgarın girip serbestçe
odalarında dolaşabildiği tenha bir evde gönlünüzün yüklerinden kurtulmuş
dinlendiğinizi hiç hayal etmediniz mi?
Her şeyden kaçıp yepyeni bir hayatı yaşamayı istemediniz mi hiç?