AHMET SANSARININ MARİFETLERİ

Babam biz küçükken ölmüştü. Ben biraz hatırlıyordum Onu. Ne de olsa öldüğünde beş yaşındaydım. Ama Nazlı ve Ayşegül hiç hatırlamıyorlar. Nazlı 3 yaşındaydı, Ayşegül ise kundakta bebekti. Maddi durumumuz iyi olduğu için geçim sıkıntısı çekmeden büyüttü annem bizi. Ve evlenmedi de. Ta ki… O melun iblis hayatımıza girene kadar…Nereden aklıma geldiyse, yeni evimizi bir iç mimara vermeyi teklif etmiştim anneme. Aklımca daha fiyakalı bir evimiz olacaktı. Kim istemezdi ki güzel döşenmiş bir evinin olmasını? Çok yakında beni istemeye geleceklerdi ve kendi aramızda söz yapacaktık. O sırada evin dekorasyonu yenilense kötü mü olurdu? Hem çocukluğumuzdan beri aynı klasik ve sevimsiz eşyaları kullanıyorduk. Sonunda bir iç mimar geldi eve bakmaya. Annemin bir arkadaşı önermişti Onu bize. Ben şöyle avangard bir değişim istiyordum. Ama bu hevesim kursağımda kaldığı gibi, üstüne annemi de kaybettim. Çok şükür ölmedi. Ama ölse belki de daha iyi olurdu. Tamam o kadarı da fazla ama… Bu durumlara düşmemiş olurdu hiç yoktan. Annemin en samimi arkadaşı Nermin Teyze buldu bu herifi. Şehrin en başarılı iç mimarıymış. Hah! Ancak gösteriş meraklıları için iyidir. Yaptıklarını fotoğraflamış hep. Gururla gösterdi bize. Birşeye de benzese içim yanmayacak. Varaklı varaklı eşyalar.Nenemin devrinden kalma bir zevk.Osmanlı döneminde yaşıyoruz sanki.Ben; avangard bir şeyler düşünüyoruz, derken adam pişmiş kelle gibi sırıtarak anneme bakıp,ben klasik öneririm,sizin asaletinizle en çok o bütünleşecektir demedi mi,işte o anda boğmak istedim bu çok bilmiş süslü kırantayı.Annemde de bir genç kız edaları,kızarıp bozarmalar…Adam kapıdan girer girmez anlamıştım.Birbirlerine bir bakışları vardı ki…Bana gıcık gelen yaprak yeşili gözler,belli ki annemi büyülemişti.Adam da anneme baygın baygın bakıyordu.Annem de güzel kadındır hani.Daha 45 yaşında.Beğenilmeyecek bir kadın değil.Keşke çirkin olsaydı da bu haşarat bize bulaşmasaydı.Ama hızlı olduğu kesin.Üç ay içinde hem evin tadilatı bitti.Hem de evlendiler.Neyse ki,önce benim söz olayını araya sıkıştırma nezaketini gösterdiler.
Annem yeni hayatında çok mutlu görünüyordu. Bu iyi bir şeydi ama adamın iki yüzlü olduğuna, bir şeyler sakladığına emindim. O yüzden de müthiş huzursuzdum tabi.Nazlı ve Ayşegül’e bakıyorum,bir şakalaşmalar,Ahmet Abiler…Şüphelerimi kimseyle paylaşmadım.Ama Nermin Teyzeye bozuğum.Biliyorum ayıp ama kaba davranmaktan alıkoyamıyorum kendimi.Nereden bulduysa bu başbelasını…Aklıma en çok takılan da; bekarken oturduğu evi dağıtmamış olmasıydı.Bazı geceler yalnız çalışması lazımmış.Sanatçıların kendine ait bir atölyesi mutlaka olmalıymış.Saf annem de buna inanıyordu.Kimbilir orada neler yapıyordu?Bazen orada kaldığı oluyordu.Bence bir sevgilisi vardı.Hatta birkaç tane.Kadın müşterilerine asıldığına emindim.

Bazı kadınlar o kadar saf oluyorlar ki, iki-üç iltifatla kendilerini dünya güzeli sanıyorlar. Bu da erkeklerin işine geliyor tabi. Neyse.Bir yolunu bulup bu adamın gerçek yüzünü anneme göstermem lazımdı.Ama nasıl? Bu şüphelerimden yalnızca sözlüm Mustafa’ya bahsetmiştim. Mustafa ise konuya karışmamam gerektiğini, ‘’Ahmet Bey’’ in kibar, efendi bir adam olduğunu söyleyerek kendince konuyu kapatmıştı.Ama ben kapatmamıştım elbette.Bu rezil müttezil adamın bir açığını bulacaktım.Ama bu oturduğum yerden olacak gibi değildi.Kendi kırmızı arabamla takip edersem kabak gibi ortaya çıkacağımdan,tüm yüzsüzlüğümü ele alarak Mustafa’dan rica ettim.
’ Neee? Takip mi edeceksin? Buna nasıl cüret edersin Binnur?Seni daha önce de uyarmadım mı?Bırak artık bu adamın peşini?Sen hafiye misin? ’
’ Bırakayım da annemi göz göre göre aldatsın mı?’
’ Ne aldatması Binnur?Buna dair bir dayanağın var mı?’
’ Hislerim…’
’ Hislerin mi?Yani sadece kötü hislerin var diye bu adamı izleyeceksin,öyle mi? ’
’ Evet,öyle! ’diye bağırdım.
’ Böyle bir şey yapmayacaksın. Annenle Ahmet Beyin ilşkisine de karışmayacaksın.Annenin bir şikayeti var mı? ’
’ Yok ama…’
’ O zaman sen de burnunu sokma. ’
Hata bende’ydi. Avukat kafası işte. Mustafa her işi kanunlara uygun halletmeyi severdi.Keşke başka birisini bulsaydım bana yardım edecek.Ama konuyu uzatırsam,başım belaya girmesin diye annemi bile uyarabilirdi.O yüzden sustum.Mutlaka elime bir fırsat geçecekti.Ve bir yolunu bulup bu adamın evden kovulmasını sağlayacaktım.Çok geçmeden böyle bir fırsat elime geçti.Hep birlikte akşam yemeği yerken…

’ Hayatım ben bu hafta sonu küçük evde çalışacağım. ’ dedi Ahmet Hazretleri.
’ Neden hayatım? ’dedi annem.
’ Taş Konakları için hazırladığım projeyi pazartesi teslim etmem lazım. Çok sıkıştım.İki gün sabahlayarak çalışırsam yetiştirebilirim. ’
’ Tamam canım.İyi olur. ’ dedi annem.

Ben ters ters Ahmet’e bakarken nişanlımın tek kaşını kaldırarak uyarır gibi bana baktığını gördüm. Sağ omzumu kaldırarak anneme baktım.Hiç şüphelenmiş gibi bir hali yoktu.Onun bu saflığı da beni öldürecek.İş başa düştü,ne yapalım.
’ Bak Binnur, aklından ne geçiyorsa hemen vazgeç. ’dedi giderken kapıda Mustafa.
’ Ne gibi? ’
’ Küçük eve gidip Ahmet’i izlemeyi düşünüyorsan…’
’ Bana ne? Ben herkesi uyardım. Kimse bana inanmadı. Göreceksiniz ama. Bir gün duyacaksınız ne mal olduğunu. ’
’ Tamam, sen karışma da. Binnur rica ediyorum. Biz huzursuz olmayalım lütfen. ’
’ Tamam dostum. Konu kapandı.’
Ertesi akşam küçük evin önünde konuşlanmıştım bile. Evdekilere Mustafa ile dansa gideceğiz, demiştim. Mustafa da grip olduğu için erkenden yatacağını söylemişti.Arama ihtimali yoktu.Yine de telefonumu sessiz konuma almıştım.Sekiz civarında geldi şahsiyet.Bir saat öyle bekledim belki bir kadın gelir diye.Allahtan havalar henüz soğumamıştı.Baktım bir hareket yok,pencerelerden birisine yaklaşarak içeriye baktım.Işıklar yanıyordu ama bizimki ortalıkta yoktu.Belki de yatak odasında,kadın da evde bunu bekliyordu.Birazdan bu odaya gelirler diye düşündüm.Ama Ahmet tek başına geldi.Elinde bir yiyecek tepsisi vardı,oturup bir şeyler yerken televizyon izliyordu.Güya çalışacaktı sansar.Saat bire kadar bekledim.Dosyalar üzerinde çalıştı.Arada tuvalete gitti.Bu saatten sonra bir şey olmaz diye düşünüp eve döndüm.Kapıda Nazlı karşıladı beni.
’ Dansa gitmediniz mi? ’
’ Gittik.Niye ki? ’
’ Ne bileyim… Niye hırsız gibi giyindin? ’dedi siyah bluz ve siyah pantolonuma bakarak.Gerçekten de sinsi bir iş üzerinde çalıştığımı belli edecek bir kılıktaydım ama bozuntuya vermedim.
’ Nesi varmış? Allah Allah! ’
’ Mustafa Abi mini etek giymesini yasaklamıştır belki. ’ dedi sırıtarak Ayşegül.
’ Ne yasağı? Mustafa öyle şeylere karışmaz bir kere. ’ diyerek odama girdim.
Bu ikisinin Ahmet Tilkisiyle araları iyi olduğundan şüphelendirmeye niyetim yoktu. Böylece cumadan başlayarak tam üç gün Ahmet’in evinde adeta nöbet tuttum.Ama dişe dokunur bir şeye ulaşamadım.Mustafa’nın da işi olduğu için eve gelmemişti hafta sonu.Ben de güya Mustafa’yla yemeğe,dansa,tiyatroya gidiyordum.Pazar akşamı geç saatte eve geldiğimde kapıda Nazlı ve Ayşegül karşıma dikildiler.
’ Abla neredeydin? ’dedi hesap sorar gibi ters bir suratla Ayşegül.
’ Kaç kere söyleyeceğim? Mustafa’yla tiyatroya gideceğiz demiştim çıkarken.Hayrola,hesap mı soruyorsunuz? ’
’ Abla odaya gelir misin, seninle konuşmamız lazım. ’dedi Nazlı.
’ Ne oldu? Anneme mi bir şey oldu yoksa? ’
’ Hayır, annem iyi,uyuyor.Başka bir şey konuşacağız. ’
Odaya gittik, ben saatlerdir çömelmekten tutulan ayaklarımı uzatarak kanepeye yayıldım.
’ Eeee, söyleyin bakalım…Ne oldu? ’
’ Abla sen Mustafa Abiyi aldatıyor musun? ’dedi Nazlı kötü kötü bakarak.
’ Neeee? Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu Nazlı? ’
’ Üç gündür gizli gizli nereye gidiyorsun öyleyse? ’ dedi Ayşegül.
’ Dedim ya Mustafa’yla…’
’ Ablaaaa… Mustafa’yla olmadığını biliyoruz. ’dedi Nazlı.
’ Nereden? Yoksa aradı mı? ’
Heyecanla ayağa kalkmıştım.
’ O değil,müstakbel kayınvaliden aradı. ’
’ Ne dedi ? ’
’ Yarın nişan tuvaletinin provası varmış,onu haber verdi. ’
’ Eeee,ne dediniz? ’
’ Ne diyeceğiz? Uyuyor.’ dedik.
Elimi kalbime koyarak:
’ Oh,çok şükür diyerek yerime oturdum.Annem? ’
’ Annem banyodaydı neyse ki? Anlat bakalım, neler oluyor? Mustafa Abi üç gündür hasta
yatıyormuş evde. ’
’Peki… Anlatacağım ama kimse duymayacak. ’
’ Aşkolsun abla. ’dedi Ayşegül.
’ Ben bu Ahmet adisine hiç güvenmiyorum.’
’ Ahmet kim abla? ’
’ Ahmet işte.Kaç Ahmet var? ’
’ Abla yoksa sen? ’
’ Evet…Bence aldatıyor annemi.Sinsi, çıyan suratlı.Onun maskesini çıkartacağım yakında.’
’ İyi de. ’dedi Nazlı. ’Ahmet Abi’ye neden güvenmiyorsun?Birşey mi duydun? ’
’ Duysam zaten hemen anneme anlatırdım. ’
’ O zaman neden şüpheleniyorsun ? ’dedi Ayşegül.
’ His…’
’His mi? ’
’ Abla sen…’
’ Bu zamana kadar şüphelendiğim herkesin bir marazı çıkmadı mı? ’
’ Orası öyle ama… ’dedi Nazlı şaşırarak. ’ Gene de…Abla düşünsene,eğer böyle bir şey varsa,annem ne hale gelir. ’
’ Aldatılmasından iyidir .Annemin parasına göz dikmediği ne malum? ’
’ Adamın durumu kötü değil ki…’
’ Fazla mal göz çıkartmaz. ’
’ İyi de abla. ’ dedi Ayşegül. ’Benim anlamadığım şu: Ahmet Abiden şüphelenmen üç akşam nerede olduğunu açıklamıyor. ’
’ Ben… Düşündüm de; O küçük evdeyken… ’
’ Abla! ’ diye bağırdı Nazlı. ’Yoksa sen… ’
’ Bağırma! Ne bağırıyorsun?Anneme mi duyurmaya çalışıyorsun?Evet evi gözlüyordum. ’
’ Eeee,ne buldun peki? ’
’ Şeyyy,bir şey bulamadım ama…Belki sevgilisinin işi vardı,gelemedi.Ya da hastaydı.Bir saat televizyon izledi.Güya sıkı çalışacaktı. ’
’ Abla bence çok tehlikeli işler yapıyorsun. ’ dedi Ayşegül. ’25 yaşında bir genç kadın üvey babasını takip ediyor.Bir duyan olsa,ne der? ’
’ Nereden babam oluyormuş? Duyarlarsa duysunlar.Çok da umurumdaydı. ’
’ Abla Mustafa Abi duysa? ’
’ İşte O kızar.Bir de benden söz aldı. ’
’ Bundan sonra herhalde bu işin peşini bırakırsın. Bak orada bir sürü köpek var,gece gece seni ısırmadıklarına şükret. ’
’ Giderken köpek maması götürdüm yanımda.Neyse, yarın eve dönüyor.Nerede izleyeceğim zaten? ’
’ Artık yatalım.Sabah onda kayınvalidenle buluşup moda evine gideceksin. ’
’ Off ya,hiç de erken uyanacak havada değilim.Her yanım ağrıyor. ’
Aslında bir süre bu takip işine ara verecektim ama kader buna izin vermedi. Moda evinden dönerken Ahmet’in ofisinin önünden geçiyorduk ki,uzun boylu havalı bir kadının içeriye girdiğini gördüm.Eve gelir gelmez kızlara söyledim.
’ Müşteridir. ’ dedi Nazlı.
’ Ya değilse? ’
’ İyi de, bunu nereden bileceğiz? ’
’ Keşke sekreteri kullanabilsek. ’
’ Benim aram iyi. ’dedi Nazlı.
’ Abla,hayrola. ’dedi Ayşegül. ’Sen de mi? ’
’ Merak ettim şimdi. ’
’ Ne yapacağız peki. ’dedi Ayşegül.
’ Ofisin anahtarını yaptırabilsek… ’
’ Sonra… ’
’ Gece girer,çekmecelerine falan bakardık. ’
’ Ne olacak ki? ’
’ Her şey olabilir…Mektup,not vs. ’
Ayşegül güldü:
’ Bu devirde mektup yazan kaldı mı? ’
’ Orası belli olmaz. Şifresi yoksa,bilgisayarına da bakarız. ’
’ Abla ben Mehtap’ı oyalarken…’
’ Mehtap kim? ’
’ Ahmet Abinin sekreteri… ’
’ Eeeee? ’
’ Siz kapıdaki anahtarı alıp hemen bir tane yaptırın.Sonra da akşam girer bakarız.Ama bir şey bulamazsak bu konuyu kapatacaksın.Öyle tek başına bir şeyler yapmak yok. Sözlüsün. Birisi gece gece görse seni… ’
’ Tamam, sen merak etme.Mutlaka bir şeyler bulacağız. ’dedim.
Ahmet’in olmadığı bir gün ofise gittik. Güya alışverişe çıkmıştık ve Nazlı Mehtap’a uğrayalım,bir kahvesini içelim,demişti. Mehtap’a alıcı gözle baktım.Ahmet’in Onunla ilişkisi olabilir diye.Ama Mehtap göz alıcı bir tip değildi.Gene de erkekleri,bunun önemli olmadığını bilecek kadar tanıyorum.Mehtap kahve yapmaya gidince Nazlı bize kaş-göz işareti yaptı.Kapının üzerindeki anahtarı yavaşça çıkartıp:
’ Nazlı ben marketten bir şey alıp geliyorum hemen. ’diye bağırarak ofisten çıktım.
Köşedeki taksiye atlayarak anahtarcıya gidip yedeğini yaptırdım ve döndüm.Mehtap’tan bir bardak su istedim ve o arada yine yavaşça anahtarı yerine taktım.Bunlar on beş dakika içerisinde olup bitmişti ama bir de bana sormak lazım.Saniyeler sanki saat oldu.Kalbimin çarpıntısından neredeyse kriz geçirecektim.
’ Ahmet Abi gelecek mi? ’ dedi Ayşegül.
’ Gelmez bu gün.’ dedi Mehtap. ’ Bana sen çık. ’ dedi.
İster istemez ağzım kulaklarıma varmıştı. Anahtarı yaptırır yaptırmaz ofisi araştırma fırsatı geçmişti elimize. Bugün bu sansarın defterini dürecektim.
Anneme elimde kanıtlarla giderken kendimi hayal ediyor, Ahmetsiz hayatımıza döneceğimiz için adeta mutluluk sarhoşu oluyordum.
’ Biz kalkalım artık.’ dedim kızlara kaş-göz yaparken.
On dakika aşağıda Mehtap’ın çıkmasını bekledik. Mehtap sallana sallana kapıda göründüğünde ben söyleniyordum. Gözden kaybolana kadar bekledik. Sonra hemen yukarıya,ofise koştuk.
’ Ben bu üçkağıtçının odasına bakarım, siz de diğer taraflara bakın. ’diyerek odaya girdim. Fakat beş dakika sonra kızlar, diğer odalarda bir şey olmadığını söyleyerek geldiler. Ben hızla çekmeceleri karıştırıp gördüğüm her kağıda delil gözüyle atlıyordum. Henüz işe yarar bir şey elime geçmemişti. Çekmecelerin düzeni de beni sinir etmişti.
’ Ruh hastası. Şu intizama bakar mısınız? Her şeyi milimetrik hizalamış. Cinayet bile işlemiş olabilir bu hörgüç. ’ diyerek bilgisayarı açarken kızlar hayretle önce bana, sonra birbirlerine baktılar.
’ Abarttığımı düşündüğünüzü biliyorum ama siz öyle sanın. ’ dedim. ’Birazdan her şey aydınlanacak. Şifresi yok işte bilgisayarın. Çöpünde falan ya da dosyalarda mutlaka bir şeyler bulacağım. ’
O esnada Ayşegül ayağa kalkarak arka tarafımdaki dolabın kapağını açtı.
”Aaa gardrobu da varmış. ’’ dedi.
Merakla arkama baktım. Gerçekten de geniş bir elbise dolabı ve içinde de 4-5 takım elbise, gömlekler, birkaç mont falan vardı.
”Gördünüz mü? Bir işler çevirdiğinde burada üstünü değiştiriyor olmalı.’’
’ Vallahi abla, ömürsün. Ne biçim fikir yürütüyorsun, pes vallahi! ’
’ Sen biraz sonra…’
Anahtarın kapıda dönen sesini duyunca cümlemi yarıda kestim.
’ İşte şimdi mahvolduk. ’ dedi ağlamaklı bir suratla Nazlı.
Dolabın kapağı hala açıktı. Başımla dolabı işaret ettim. Ayşegül ve Nazlı’nın arkasından dolaba girerken ne yazık ki bilgisayarı kapatmaya fırsat bulamamıştım. Kızlar tam arkamda yaprak gibi titriyorlardı. Geniş dolap birden daralmıştı içine girince. Yaptıran kişi ne de olsa üç kadın içine tıkışsın diye düşünmemişti.İki büklüm duruyorduk.Birisinden birisi bayılırsa çok fena olurdu.
’ Korkmayın. Mehtap salağı bir şey unutmuştur. Hemen gider ’ diye fısıldadım.
Fakat Ahmet’in sesini duyunca ben de ayvayı yedik dedim içimden. Ahmet odasına girip koltuğuna otururken:
’ Şurada bir yerdeydi. Hemen bulurum. ’ dedi.
’ Tamam canım. ’ dedi bir kadın sesi.
Hemen kulak kabarttım tabi. Annem miydi O? Tam da alamadım sesini.
’ Hay Allah! Bilgisayarı da açık bırakmışım. Mehtap da kontrol etmemiş. ’ dedi Ahmet.
’ Bırak şimdi bilgisayarı. Bir öpücük ver bakalım bana.’
İşte bu cümle, konuşanın annem olmadığını anlamama yetmişti. Arkama dönüp kızlara gördünüz mü işareti yapacağım yapmasına da dönecek yer yok. Belli ki, Onlar da anladılar haklılığımı. Zira titremeleri geçti. Hatta Ayşegül’ün hırsla soluduğunu da duydum. Kendi kendime sırıttığımı anlayınca hemen toparlandım. Annem çok üzülecekti.Ama en azından bu sansardan kurtulmuş olacaktı.Araştırıp efendi birisini buluruz daha sonra anneme diye söz verdim kendi kendime.O arada iğrenç öpücük sesleri kulağımıza gelmeye başlamıştı.Dolabın arasına gözümü yerleştirip olanları görmeye çalıştım.İş fena yöne doğru gidiyordu.Ahmet adisi masaya doğru eğilmiş yüzünü göremediğim bir kadınla öpüşüyordu.Sadece kadının kırmızı elbisesini görebiliyordum.Bir de röntgenci durumuna düşecektik.Dolapta kapana kısılmış durumdaydık.Nazlı beni dürtüp durarak sinirlerimi bozuyordu.Ne yapsak diye iç muhasebe içindeydim.Dışarıya çıksak rezil olacaktık.Aslında rezil olması gereken Oydu ama.Aklıma Mustafa’nın gözlerini kısarak:
’ Haneye tecavüz ha!Buna nasıl cüret edersin Binnur? ’dediğini duyar gibi oluyordum.Hele azametli kayınvalidem duyunca…
’ Of of! ’dedim içimden.
İşin kötü yanı, bu adi adam köşeye sıkışınca bizden şikayetçi de olabilirdi.Ne yapsak,derken çalan telefonum karar verme şansımı elimden aldı.Yüzüm ateş gibi yanıyordu.Arkada kızların korkuyla nefeslerini tuttuklarını duydum.
Dolabın dışından Ahmet’in:
’ Telefonun çalıyor. ’ dediğini duydum.
Sevgilisinin telefonu sanmıştı besbelli.
’ Benim değil. ’ dedi kadın.
’ Sese bak, iğrenç! ’ diye düşünürken cebimdeki telefona ulaşmaya çalışıyordum ama öyle dolabın içi öyle dardı ki ,elimi bir tülü cebime sokamıyordum kapak açılacak diye.
’ Hangi öküz bu, sonuna kadar çaldırıyor? ’ diye içimden söylenirken Ahmet dolabın kapağını açtı.
Suratındaki ifadeyi anlatamam. Şaşkınlık, korku,utanç,öfke… Hepsi bir aradaydı.Kadın ondan da beterdi.
’ ‘Sürpriiiiiiz! ’’dedim sırıtarak. ’ Sürpriz Ahmet Sansarı…’
Sonra ufak-tefek kadına bakarak:
” Ve sincap suratlı sevgilisi. ’ ‘dedim.

Evet, hislerim beni yanıltmamıştı. Ahmet Tilkisini yakalamıştım. Fakat o gün Ahmet orada korkudan kalp spazmı geçirdi ama çabuk toparlandı.Açıkçası üzüldüğümü söyleyemeyeceğim.Neyse ki; ofise izinsiz girdiğimiz için bizden şikayetçi olmadı.O kadarcık gururu varmış.Bu arada beni cep telefonumdan arayan da annemin arkadaşı Nermin Teyzeymiş. Kaderin oyunu gibi.. Bizi bu adamla tanıştıran Nermin Teyze,son perdeyi kapatan kişi de olmuştu aynı zamanda.Annem çok üzüldü ama zaman her şeyin ilacı diye boşuna söylememişler. Artık bizim dolaptaki halimizden gülerek bahsedecek hale de geldi sonunda.
Ayrıca dolapta kendi kendime verdiğim sözü de tuttum.Anneme araştırıp efendi birisini buldum.Bunda Mustafa’nın da katkısı oldu.Avukat Cumali Beyi bana methederek annemle tanıştırmamıza vesile oldu. Cumali Beyi gözüm tuttu. Gözleri de yeşil değil çok şükür. Güven veren kahverengi gözleri var. E ne yapalım,bende de bu takıntı var. Bu arada annemin nikah günü Mustafa, Cumali’yi izlemeyeceğime dair bana zorla yemin ettirdi.
Allah Allah! Bu insanları da anlamıyorum. Sanki hislerim doğru çıkmamış gibi…