BABAM BENİM

Hep söylerler; kaybettikten sonra sevdiklerimizin değerini anladığımızı. Ve evet; tam da elimden kayıp gideceğini sandığım anda anladım ne kadar çok sevdiğimi, sevgimin ne kadar büyük olduğunu. Kendimi soğuk hatta biraz gaddar buldum ömrüm boyunca. Çevremdekiler de bunu tasdiklediler. Çünkü yapılması gerekeni acımadan yapabildim çoğu zaman. Fakat yoğun bakımda babamı kameradan görünce, çocuklar gibi ağlamak istedim. İstemsiz yuvarlaklar gözlerimden dökülürken tavana baktım akmasınlar diye. Kardeşleri, eşi ameliyattan sağ salim çıktığı ve kendilerine el salladığı için mutlulukla gülerken ben şimdi tam da en sakin olmam gereken zamanda neden ağlamak üzereydim? Ve sonradan öğrendim nedenini; gerçekten acılar içindeydi o an ve ben bir empat olarak bunu hissetmiştim. İçimdeki fırtınayı bana bakan yabancı gözler fark etmişti sanki. Önce kanepede yanımda oturan adam, sonra ayağa fırlayıp kaçarken göz göze geldiğim amca ve asansörden çıkarken beni gören kadın… Sanki merakla baktılar. Sanki gözlerimin dolduğunu, ağlamak üzere olduğumu, kendimle savaşıp içimdeki küçük çocuğu hafifçe azarladığımı fark ettiler. Ağlasam ne olurdu ki ? Kimseyi takmasam… En çok da; ’’ Bir daha bu kadar kalabalık gelmeyin diyen suratsız doktorun duygusuz ifadesine karşı dürüstçe; içimden; ’ ’Sizin babanız bu durumda olsaydı siz geride kalır mıydınız? ’’ derken, nezaket icabı; ’’Teşekkür ederim. ’’ diyen dilime bir yabancı gibi uzaklaşırken ağlasam ne olurdu sanki? Babası için ağlayan birisini, tamam belki koskocaman bir kadın ama , yine de kim kınayabilir ki?
Duygularımdan utanmamaya çalışıp itiraf ettiğim için cezalandırıldığım oldu benim. Belki bu yüzden saklıyorum artık her şeyi içimde. Ve kırk dört yaşıma gelince anladım ki; sadece anne ve baba cömert bir deniz sevgi konusunda. Hem alırken hem verirken hem de… Onları sevdiğimiz için bizi hiç suçlamıyor, hiç utandırmıyorlar. Zarafetle kabul ediyorlar bu yüce hediyeyi.

Sabah ona kadar uyuyan bir bebek düşünün. Gece ikiye kadar uyumuyor. Ve babası Onu gece ikilere kadar ayaklarında sallıyor. El kadar bir bebek gece uyanık olmak istiyor. İsyan ediyor. Sanki bir bebek değil de; gecenin tadını çıkartmak isteyen bir hedonist. Onun bu değişikliğini sevgiyle kabulleniyorlar. Şimdi bana babanı biz bekleyelim diyorlar. Babamı ben bekleyeceğim elbette. Bir yüksek nefesinde fırlayacağım yerimden ve kimseye muhtaç etmeyeceğim Onu. Nazlı bir bebek gibi bakacağım Ona. Nasıl O bana bebekken baktıysa ben de Ona; yatağında masum bir bebek gibi yatan bu sevgi dolu adama minnetle bakacağım. Ve aramızda zaman zaman çatışmalar, olmaması gereken hadiseler yaşanmış olsa bile her ailede olduğu gibi, ben hep yanında, kalbimde sevgimle Ona bakacağım.

Benim babam; aslan yürekli bir adamdır. Kimse Onun önünde beni kötüleyemez. Pençeleri arasında boğar atar düşmanımı. Ve her daim merak eder beni. Kendisinden uzakta nerede olduğumu ve ne yaptığımı… Bir lokma yerken, acaba O ne yedi diye düşünür. Parasız kaldığımda rüyalarına girerdim üniversite yıllarında. Sabahın ilk saatlerinde arardı hesabına para yatırdım diye. Çünkü benim Onu sevdiğim gibi, O da beni gerçek bir sevgiyle sever. Böylece aramızda görünmez bir ulaşım ağı vardır.

Canım babam… Onu kimseyle paylaşmak istemem. Ömrümden ömür Onun olsun!