Önce gülüşlerimi kılıçtan geçirdi. Sonra umutlarımı ve şansımı. Son darbeyi aşkıma indirdi acımadan. Kırpmadan diktim kararan gözlerimi celladıma. Naralar atarak saldırdım. Elflerin ocağında dövülmemiş olsa da mızrağım, Kadim zamanlardan kalma idi. Çeliğin çelikle öpüşmesiyle çınladı kutsal salonlar. Nessa ile Maeglin karşı karşıyaydılar. Gözlerimizden ateş ve buzdan oklar fırlıyordu. Ne masum ne de kötüydük. Besbelli bundandı
NESSA İLE MAEGLİN
BAYRAM
Bir anda eridi yüreğimin bütün kederi; Sesini duyunca. Ve başladı bayram hücrelerimde bir bağ bozumu gibi...
YOLDA
Dümdüz yolların ne eğlencesi olabilir ki? Yol dediğiniz yılan gibi kıvrılmalı. Ve iki yanında ağaçlar olmalı. Öyle ağaçlar ki birleşmeliler gökkubbenin hemen altında tanrısal nöbetçiler gibi. Kıskanç rüzgarların uğultusuyla saldırmalı yağmur yollara. Tüm koruyucunuz siyah bir cübbe gibi giyindiğiniz aşk olmalı. Aşk bütün korkulardan korur sizi çağlar boyunca. Öylesine hırçınken kabında, Sadece yatağında kuduran bir
GÖZLERİMDEN GÖREMEDİĞİN GÖZLERİN
Hiç bir söz dizini anlatamazdı ellerini, Hele gözlerini aslaaa! Irmakların hareketli buğusu saklıydı içlerinde, Yapışıp kalırlardı değdikleri yere. En çok da kaşlarını severdim, Gölgeledikleri için bıkıp usanmadan. Hiç bir duanın veremediği bir huzurla doluydu besbelli; Bakınca merasim alayı eşlik ederdi düşlerime. Küçük bir sandal kiralayıp, İçinde yaşama isteği verirdi gözlerin. İhtiraslı birer beşik gibi saldırgan
Şahidim Olsunlar
Tanrı şahidim olsun Ve yapraklar, Çiğlerini dökmeden titrerken Şahidim olsunlar. Güller kuruyup dökülene dek çığlık çığlığa Nehirler kuruyuncaya dek, Mini mini uğur böcekleri parmaktan parmağa her uçuşlarında Milyarlarca yıldızla birlikte şahidim olsunlar. Varoluşun anası ateşin üzerindeki yeryüzü Büyüdükçe büyüyen evrenle kolkola girip Şahidim olsun. Badem gözleriyle kediler, Martılar öbek öbek uçarken Ve gözleriyle ihtilaller yaratırken
ISSIZ
O da biliyor. Kaldırımlar hiç bu kadar ıssız olmamıştı. Öylesine,aniden yok oluvermişti körebe oynayan çocuklar. Kor ateşte kestane pişiren yün şapkalı amcaların, Bir de alıç satıcılarının sessizliği hakimdi Söz derdik biz alıca... Çocukluğumuzda görmediğimiz kadar iriydi her biri yok olmadan önce. Yaseminler boyunlarını bükmüş, Tek tük kokularını fırlatsalar da... Bir matem havası hakimdi ara sokaklara.
HAİN
Sonra hançerledin adınla rakseden dilimi bir hain gibi. Aşkın savaşlarının mübah olduğunu bile bile.
UZUN ZAMANDIR ÖLÜYÜM
Uzun zamandır ölüyüm. Bir ölünün sözlerine kulak ver. O gün öldüm. O gün vurulup kalbimden sinsice. Neden vurulduğumu bilmeden, Ürkek bir ceylan gibi şaşkın ve çaresiz düşüp kaldım Ruhunun sürgününe. Yaralı bir sülün gibi gezer ruhum Ve arar cevabını yüreğiyle. Ölüler de hisseder sen bilmezsin. Ölüler de acı çeker sevdiğim Günahımı bilmeden ve korkmuş küçük
Adonya
Kuzenler Yami ve Maki, arkadaşları Sagi’yle oyun oynarken bir yeraltı dünyası olan ADONYA’ya düştüler. Adonya çok güzel olmasına güzeldi ama çok da tehlikeliydi. Orada sadece masallarda var olduklarını sandıkları ejderhalar ve dev yılanlarla karşılaştılar. Onları kurtarmak için arkalarından gelen teyzeleri Ebi’yle birbirlerini kaybettiler. Tüm tehlikelere karşın; orada hepsini çok büyük bir sürpriz bekliyordu. Hem Onların
101 Odalı Konak
Camdan her baktığında gördüğü 101 Odalı Konak’ın gizemine kapılan Vektör’ün en büyük isteklerinden birisi, boş olan bu konağa girmekti. Ve bir gün konağa bir aile taşındı. Ailenin kızları Demma Vektör ile aynı yaştaydı. Kısa sürede arkadaş olan çocuklar Konak’la ilgili söylentileri merak ederek ikinci katta gezmeye çıktılar. Ve her şey böyle başladı. İlk girdikleri odada