Çok mutluydu o gün Gülden… Bütün işleri yolunda gitmişti. Üstüne üstlük harika bir kaç sürpriz bile yaşamıştı. İçinden bir mutluluk taşıyordu.Ne oluyor diye sorup duruyordu kendisine, gülümserken yakalayınca kendisini.Sanki taşı sıksa suyunu çıkartacaktı bugün.Hem başarılı hissediyordu hem de boşvermiş…Dünyanın nimetlerinin bir çoğu önemsizdi bugün gözlerinde…
Şu mis gibi kokan portakal çiçeklerinin verdiği mutluluğu hangi pırlanta verebilirdi? Ya da hangi giysi vücudunu iyi hisettirebilirdi karnına yaslanan kedinin postu gibi? Bir bardak cola ile en lezzetli şaraptan bile daha çok keyif-lenmişti. Mutluydu işte… Demek; ’Ne ararsan o senin içindedir.’ sözü doğruydu. İçinden taşıyordu işte mutluluk.
Kedi anlamıştı genç kadının coşkusunu. Yattığı yerden kısık gözlerle süzüyordu her hareketini. En çok yakışan elbiselerini giyip aynanın önünde kendisine bakıyor, gü-zel buldukça yanakları kızarıyor, seviniyor, artan mutluluğunun etkisiyle dansedip yine kendisini izliyordu. Kedi-nin asık suratına bakıp kahkahalar atıyor; biliyorum kızıyorsun bana diye gülüp Onun tombul kafasını öpüp öpüp mis gibi kokuyorsun diye bağırıyordu.
Gene hangi hayırsız kandırdı seni diyordu kedi. Bu kadar mutluluğun sebebi bu olur ancak. Acaba hangisi sevin-dirdi bu kadar? İkisi de diplomalı yalancı bunların ama gene de seviyor. Ben yeterim aslında ama O gene de bunlardan vazgeçemiyor. Güzel güzel de giyindi,boyandı.Mutlaka dışarıya çıkacak,ben de kös kös evde bekleyeceğim.Bugün mutlu dönse bile,yarın yine ağlatacaklar.Bırak şu haydutları,yeni birisini bul diyorum ama anlamıyor.Hoş,hiç bulmasa daha iyi olur.Ne güzel yaşıyoruz ikimiz.
Kelebek gibi oradan oraya dönüyordu küçücük odanın içinde Gülden. Sehpaya çarparak mosmor ettiği bacağının acısı bile gülümsemesini kaybedememişti. Güzel ipek elbiseyi çıkartıp attı yere. Gök mavisi bir eşofman giyip Kedi’yi öptü ve evden çıktı.
Portakal ve limon ağaçlarının sıralandığı yolda hızlı hızlı yürümeye başladı. Kulaklıktan Graham Nash’in Prison Song’unu dinliyordu. Koşmaya başladı bir anda.Koşmazsa birşeyler olacaktı sanki.Füze gibi hissediyordu kendisini.5-6 metrede yorulurdu her zaman,şimdi durmak gelmiyordu içinden.Koştukça koşuyor,koştukça koşmak istiyordu.
Tekrar yürümeye başladığında ne kadar zamandır koştu-ğunu bilmiyordu. Kend.isine bakarak yanından geçen delikanlıya göz kırptı.Delikanlının şaşkın bakışları daha da çok neşelenmesine yaradı. Ellerinde market torbalarıyla iki büklüm bir yaşlı teyze gördü sonra. Hemen torbalara yapıştı,evine kadar götürdü yaşlı teyzeyi.Asansöre bindirip apartmandan merdivenleri atlayarak çıkarken küçük bir kız olduğu günler aklına geldi.Okulda yaşlıları karşıdan karşıya geçirmeleri gerektiği öğretilmişti.Ama hiç kısmet olmamıştı.En azından yüklerini taşıdım diye düşündü gülümseyerek.
Otların arasında yiyecek arayan köpeklere ilişti gözü. O zaman içi sızladı o gün ilk kez.Elini cebine attı.Çok şükür mama alacak parası vardı.Yol üstündeki büyük markete girip büyük boy kuru mama aldı.Belirli yerlere mama koyarak yürümeye devam etti.Hayvanları doyurmak,sevindirmek genç kadını en çok mutlu eden şeydi.
Karşıdan gelen iki sevgiliyi gördü. Suratları asık.Belli ki tartışmışlar.Tam karşı karşıya geldiklerinde;kavga ile geçirmeyin en güzel günlerinizi,hadi sarılın birbirinize.Sonra çok geç olabilir.Önüne hüzünle bakarak;benim sevgilim öldü,dedi.İki sevgili üzgün ve pişman kendisine bakarken yürümeye devam etti.Arada yalan söylemek de gerekiyormuş diye düşünerek.Kendi kendisine konuştuğunu gören bir adam garip garip baktı yanından geçerken.Yine gülmeye başladı.Ben deli miyim acaba diye düşündü.Genç kadını baştan aşağı süzüp yolunu değiştirdi bir adam bariz bir manevra ile.Hemen arkasına dönüp;sakın ha,dedi.Gözlerini oyarım senin iblis…Neye uğradığını şaşıran müstakbel sapık ters istikamet ilerlemeye başladı.Daha da neşelendi.
Bugün Evren işini-gücünü bırakıp onunla yürüyüşe çıkmıştı besbelli. O da bunun değerini biliyordu.Hiç bir zaman yalnız kalmayacaktı.Bütünün bir parçasıydı.İyilik yaptıkça,iyilikle karşılaşacaktı elbet.Artık takılıp kalmıyordu kendisini şeytanlıkla suçlayanlara.Enerjisini çalanlardan kaçıyordu.Sakin göller gibi durulmuş,hayatını bir düzene sokmuştu.Kedi’nin korkuları yersizdi aslında.Çok başka yollara girmişti genç kadın .Kendi değerini,gücünü keşfetmeye başlamıştı içten içe.Çok ama çok güçlüydü.
Şarkı söyleye söyleye yürüdü evine giden yolda. Gelip geçenler bakıyordu ama umursamıyordu.Bir turunç ağacına sarılıp kapattı gözlerini.Ağacın sevgisini hissetme-ye,kendi sevgisini ağaca vermeye çalıştı.Seni çok seviyorum güzel ağaç,dedi.Sevgisini,onun değerini anlayabilecek birilerine yönelttiği için huzurlu,mutlu ve sevginin geri dönüşümüyle neşeli daha da sıkı sarıldı ağaca.Daha önünde sarılabileceği,duygularını paylaşabileceği,sevginin değerini bilen ne çok ağaç ne ne çok sevgili ve kendisini evde hasretle bekleyen Kedi vardı.