MASALLAR ÜLKESİ

Neden bilmiyorum ama çocukluğumda sık sık gittiğimiz bir çay bahçesini özlüyorum.  Oldukça sade bir yerdi.  İskemleleri ve masaları tahtadandı.  Boylu boyunca renkli ampullerle aydınlanırdı ve kırmızımsı bir rengi olurdu havanın.  Çevresinde ateş böcekleri dönerdi.  Ve biz kardeşimle hep koşardık ebeveynimiz otururken.

Çocuklar koşmayı çok severler.  Kelebekler gibi hep koşarlar.  Hep uzaklaşmak isterler oturdukları yerden. . .  Sonra geri dönüp bir göz atarlar ve yine koşarlar.  Sonra,  yıllar sonra; üniversitedeyken oturduğumuz bir çay bahçesi vardı.  Onun da iskemleleri ve masaları tahtadandı.  Çok kaliteli değildi malzemeleri.  Ben nedenini bilmeden bu çay bahçelerini öyle çok özlüyorum ki!

Ahşap bir köşkten beton bir binaya taşınmış sanki hayatım.  Ve ben eski yalın hayatımı özlüyorum.

Gözümü kapatıp günleri,  haftaları ve ayları düşündüğümde; hep bir şekil üzerinde sıraya dizilmiş görürüm onları.  Hepsinin ayrı bir rengi ve görüntüsü,  ışıltısı vardır.  Bunu sadece ben mi yapıyorum bilmiyorum.  Görsel bir festival var her an beynimde.  Kitap okurken de öyle: Okuduklarım aklımda filme çevriliyor ve ben gözlerim açıkken rüyalar görüyorum.

Çoğu zaman bu dünyaya ait olmadığımı düşünüyorum.  Uykuyu öyle çok seviyorum ki! Hayır,  öyle depresif bir tip de değilim.  Annem keşfetti bir gün nedenini.  ’’Bence sen rüyanda maceralar yaşıyorsun ve o yüzden bu kadar uykuyu seviyorsun.  ’’ Şaşırdım o anda.  Benden önce anlamıştı beni.  Bu dünyanın tatsız betonsu rutininden uzaklaşmamı sağlayan rüyalarım benim can simidimdi.  Öyle maceralar yaşıyordum ki; uyanmak istemiyordum.  Belki de Platon’un Mağara Alegorisi gibidir.  Hayat rüya,  rüya da gerçektir.

Ben belki de bu eski çay bahçelerini,  bir rüya bulanıklığıyla aklımda masallaştırdığım için özlüyorum.  Nedenini hiç bilmiyorum.  Ama oraya dönsem,  yine aralarda koşmaktan zevk alabilirmişim gibi hissediyorum.  Gri bir ciddiyetin betonuna gömülmek istemiyorum.  Flu,  saydam bahçelerde koşmak istiyorum.

Ben pek özleyen birisi olmamışımdır hayatım boyunca.  O yüzden; neden bu çay bahçelerini özlediğimi merak ediyorum.  Artık ne o çay bahçeleri var ne de yanımda o zamanki insanlar… Bunu bilmek göğsümde bir sızı başlatıyor.  Demek ki düşünceler gerçekten bedenimizi etkileyebiliyor.

Şimdi tam karşımda,  boşlukta bir kapı açılsa! Deseler ki; her şeyi bırakıp gel.  Burada sadece ama sadece maceraların ve mutluluğun yaşandığı bir dünya var.  Kimseye tek bir söz etmeden,  bir tek çöp almadan gel!

Peki ben ne yaparım?