FERONIA ÖLMESİN

Çağlar öncesinde Alkestis idim karşında,
Persephone bile saygı duydu aşkıma…

Mars’ın karanlık dehlizleri gibi uzanıp giderdi gözlerin,
Tutuşup gözlerime değdiğinde…
Ben ben olmaktan çıkar,
İçimdeki İştar’ı sunardım ellerine…

Köprülerimin ucunda bir Adonis gibi beklerken sen,
Nasıl reddolunurdu çağrıların?

Aynı eldi saçlarımı okşayan
Ve aynı eldi bedenimi haykırtan…

Bir ’muse’ gibi şakırdım aşkımı
Dansederdim Mehet-uret’in,
Gizli bir mabet gibi bedeninde.

Yelkenlerim rüzgarımdan önce hazırlanırdı
Koparken kıyametler.
Biz hep elebaşıydık siperlerinde aşkın.

Ucu ucuna yetişirdi arzularımız sessiz gözlerimizde,
Uyudular şimdi…

Uyudu bütün arzular küserken martılar.
Kediler postlarını kabartıp çevirdiler başlarını denizlere.
Mavnalarımızı boşaltamadık.
Kederleriyle kaldılar bir köşede.

Bu çağın Alkestis’i olmak istedim.
Fakat merhametli değildi Hades Persephone kadar,
Can verdim ömrümün en güzel yerinde ayaklarının dibinde,
Feronia’nın bedeninde…