Bir gün uyanırsınız ve yeni bir güne uyanmış
olduğunuzu fark edersiniz. Farkındalık
duygusu iliklerinize kadar işler. Nerede
olduğunuzu, neyin içinde olduğunuzu
duyumsarsınız. Bazı farkındalıklar
küçüktür ve onların değişimini anlayamazsınız. Bazılarıysa çarpıcı olur ve bu farkındalık
sizi temelinizden sarsar. Küçük bir kriz
anı ve kabullenişle sonuçlanır.
Bir sabah uyandığınızda; bambaşka olmasa bile, eski ’’o kişi’’ olmadığınızı fark
ediverirsiniz. Sizin için çok önemli
olan anılarınız bile, üzeri tozlanmış
sevimli hayaletlere dönüverir. Yıllardır
sakladığınız biletleri, faturaları, sizde anısı olan objeleri toplayıp yakar, atar ve ardından huzurla gülümseyebilirsiniz. O anılar zaten içinizde yaşamıyorlar mı?
Hatırlanması gerektiği kadarını hatırlayıp gerektiği kadarını koltuğumuza almak
mantıklı değil mi? Gereksiz yüklerden, dolap üzerinde yıllarca el sürülmediği halde, odaları çirkinleştiren eski eşyalardan hiçbir
farkı olmayan koleksiyonlarımızdan kurtulduğumuz an, farkındalığımızın kütlesi büyümüş demektir. Yürürken, hafif olmak en güzelidir. Çünkü biz hep yürürüz. İleriye, bir hedefe, geçmişe, acıya, mutluluğa, hayale, bilgiye ya da derinlere. . . Ama hep yürürüz. Olduğumuz yerde kıpırdamadan durarak bile
yürürüz. Ve bu yürüyüşü gereksiz
yüklerle zorlaştırmamak en güzelidir. Gönderilen mektuplar, kargolar, yazılan mesajlar, söylenilen sözler biz hatırladığımız sürece
orada olacaklardır zaten. Belgeleriyle
mıhlamamıza ne gerek var?
Önemli olan bugün kim olduğumuzdur. Kaç kişiden oluştuğumuzdur? 2 yaşındaki
halimiz, bir gece önceki, 2 saniye önceki halimiz ya da üç ay sonra
olacağımız halimizle aynı kişi midir?
Bazen bir taş zemin üzerinde aydınlanıverir dimağımız
sertçe. Kopup gelir bilgi hiç olmadık
bir anda. Kaç farklı kişiden meydana
geliyoruz? Birbiri ardına eklenen resim karelerinin filmlere dönüşmesi gibi;
sayısız Elif’in bir araya geldiği bir yaşam beni bu güne taşıdı ve hiçbir Elif
bir diğerinin aynısı değildi. Öyle de
olmalıydı. Çünkü; büyük ya da küçük, tekamül ederek yürümek bunu gerektirirdi.
Şimdi siz de düşünün:
5 yaşındaki, 12 yaşındaki, 21 yaşındaki ve onu takip eden yaşlardaki, günlerdeki, anlardaki hallerinizi düşünün. Birbirlerine benzerlikleri olsa bile, aynı kişi olduklarını iddia edebilir misiniz?
Onları misafir ettiniz ve uğurladınız. Yolcularınız son ana kadar bitmeyecek. Geliştiğiniz ve bu boyutta olduğunuz sürece
gelip gelip gidecekler. Peki biz kimiz?
Konuk olduğumuz bedende konaklayanları karşılayan ve uğurlayanlar kimlerdir?
Hiç düşündünüz mü?
Zaman içinde ’’an’’ ları barındırır.