Heykellere put diyenler;
Makas-ı Şerif dediler bizim kırk yıllık terzi yamağına,
Kurdele taktılar yakasına
Oturtmadan saten yastıktan tahtına…
Padişahlara uygun bir sunumla gösteriş yapmak caizdi besbelli.
Tanrısını bulduğu için mısralarına yasak konan biçare Yunus bile,
Bu denli ilerisini görememişti.
Bir Molla Kasım’dı Onun kötülükle sınavı.
Tanrı üçe ayırdı canlıları.
Ve O asla sevmezdi adaletsizliği.
İnsana vermedi diğerlerini kıyım hakkını.
Ama insan önce hayvana,sonra bitkilere kıydı.
Kıyım çoğaldıkça hakkaniyetine inandı insanoğlu,
Yüreği soğudu.
Soğumayanı da dağladılar acımadan.
Adalet diye bir şey varmış bir yerlerde.
Nerede olduğunu kim bilebilirdi?
Sıra insana geldiğinde kıyımda,
Ayaklandı bir kısım;
Vurun,kırın diye haykırdılar.
Satırları alıp günahkar ellerine,
Saldırdılar.
İşte bu kadardı savundukları değerlere bağlılıkları.
Oysa bilmedikleri bir şey vardı;
Her zaman ve her zaman,
Yalnızca masumiyet kazanırdı…