30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!

30 Ağustos 1922 yılında Dumlupınar'da, Mustafa Kemal'in Başkumandanlığında yapılan Büyük Taarruz büyük bir zaferle sonuçlanmıştır. ''Taarruz haberini alınca hesap ediniz. 15. gün İzmir'deyiz. '' diyen büyük lider, 26 Ağustos'te taarruz emrini verdi. Zafer sonrasında Ankara'ya dönünce: ''Bir gün yanılmışım. Ama kusur bende değil, düşmanda. '' diyecekti. Çünkü İzmir'e, taarruzun 14. gününde girmişti. Atatürk Nutukta şöyle

Featured

Adonya

Kuzenler Yami ve Maki, arkadaşları Sagi’yle oyun oynarken bir yeraltı dünyası olan ADONYA’ya düştüler. Adonya çok güzel olmasına güzeldi ama çok da tehlikeliydi. Orada sadece masallarda var olduklarını sandıkları ejderhalar ve dev yılanlarla karşılaştılar. Onları kurtarmak için arkalarından gelen teyzeleri Ebi’yle birbirlerini kaybettiler. Tüm tehlikelere karşın; orada hepsini çok büyük bir sürpriz bekliyordu. Hem Onların

Featured

101 Odalı Konak

Camdan her baktığında gördüğü 101 Odalı Konak’ın gizemine kapılan Vektör’ün en büyük isteklerinden birisi, boş olan bu konağa girmekti. Ve bir gün konağa bir aile taşındı. Ailenin kızları Demma Vektör ile aynı yaştaydı. Kısa sürede arkadaş olan çocuklar Konak’la ilgili söylentileri merak ederek ikinci katta gezmeye çıktılar. Ve her şey böyle başladı. İlk girdikleri odada

Featured

Sihirli Biber Tarlası

Her ne kadar sonrasında korksalar da, bütün çocuklar korkunç öyküleri ve masalları dinlemeye bayılırlar. Epeyce çok çocuk bir karavanda arkadaşlarıyla sabahlamak, perili köşklerde maceralar yaşamak, hayalet görmek gibi olağanüstü hayaller kurar. Ve çoğumuzun çocukluğunda; geceleri kapısı açılan bir dolap, gıcırdayan tahtalar, adamlara dönüşen ağaçlar vardır. İşte  ‘’Sihirli Biber Tarlası ‘’ bütün bu korkularımızın, macera arzularımızın

USTA

Şimdi adını vermek istemediğim usta bir Rus yazarının bir öyküsünü okurken; bir yandan içimden, bu iş nereye varacak, yani yaza yaza bunu mu yazmış, niye bu kadar sıkıcı bir giriş, diye düşünürken; birden kendime, o zaman niye okumaya devam ediyorsun diye sordum. Bence bu bir aydınlanma anıydı. Her şey ama her şey yazılasıdır. Dolayısıyla da;

10 KASIM

Bir düğümsün boğazımda her Kasım’da. Sanma ki; anlatılanlardan tanıyorum seni. Sanma ki; araştırmadım izlerini. Ezberlenmiş bir sevgi değil yüreğimdeki. Haklı bir minnetle katmerlenmiş. Seni tanıyorum devrimlerinden. Tam bir asır öncesinde düşünmüşsün bu günleri. Herkesten önce yürümüşsün gelecekte. Bir yıldırım gibi düşmüşsün ülkemin karanlığına. Hem varsın ülkemin taşında, toprağında. Hem yoksun çaresizlik yaratan varlıksızlığınla. Ne kadar

YAŞASIN CUMHURİYET

Gökyüzünde uçan martıyı huzurla seyredebilmektir Cumhuriyet.Korkusuzca yollarında dolaşabilmek memleketiminVe denizlerinde yüzebilmek fütursuzca.Sabahın ilk saatlerinde sıcacık ekmek kokusu,Köylünün nasırlı elleriyle büyümüş buğdayın sarısıdır Cumhuriyet.Çocukların Atalar’ına, her 10 Kasım’da minnetle inciler döktürten şeydir Cumhuriyet.Onu hiç görmeden peşinden koşturan şeydir.Devrimlerini nesilden nesile aktaran ana babalardır Cumhuriyet.Kadının sigortası, özgürlüğü, sevinci, gururu,Bir kedinin bakışlarındaki huzurdur.Bir ucundan bir ucuna yurdumun,Her dilden, her görüşten insanın kardeşliğidir.CUMHURİYET;Başta

CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!

''CUMHURİYET İLELEBET PAYİDAR KALACAKTIR. '' Ben buna gönülden inanıyorum ve Cumhuriyetin, ülkemiz için en doğru yönetim biçimi olduğunun farkındayım. Bir Cumhuriyet Kadını olarak Atam'a ve ülkeme yaraşır bir insan olmaya çabalıyorum. Her daim Cumhuriyetin ve Başkomutanımız Mustafa Kemal ATATÜRK'ün devrimlerinin koruyucusu olacağıma bir kere daha söz veriyorum. Nice bayramlara!

HEYHAT YAPACAK BİR ŞEY YOK

Ne çok ağladı yürek çıplak bir kadın gibi.Ne zırhı vardı ne de gözleri.El yordamıyla yürüyordu yolunu. Şimdi ikinci perde açıldı.Zaten iki perdelik bir oyundu.Her şeyin aydınlandığı bir zengin sahne. Umrumda olmaması acıtmıyor içimi artık.Heyhat, böyle olmalıymış!Çatı katları değilmiş yerim.Tozlu izbe katlar ve evlerin içini izleyebildiğim pencereler de değilmiş.Yeni anladım. Önce kendimi dinledim,Ardından büyük temizlik...Ve huzurlu

KIŞ DÜŞÜ

Bitmek bilmeyen bir yağmur düşlüyorum.Ucunda korkunç bir masal olsun.Şöminede çıtır çıtır yansın odun,Kakaomu koyacak incecik bir porselen.Kedisiz olmaz bütün bu güzellik.Ve ille de sensiz.Birbiri ardına anlatmalısın masallarıEsmer başını göğsüme yaslayıp.

MASUMİYET

Heykellere put diyenler;Makas-ı Şerif dediler bizim kırk yıllık terzi yamağına,Kurdele taktılar yakasınaOturtmadan saten yastıktan tahtına...Padişahlara uygun bir sunumla gösteriş yapmak caizdi besbelli.Tanrısını bulduğu için mısralarına yasak konan biçare Yunus bile,Bu denli ilerisini görememişti.Bir Molla Kasım’dı Onun kötülükle sınavı. Tanrı üçe ayırdı canlıları.Ve O asla sevmezdi adaletsizliği.İnsana vermedi diğerlerini kıyım hakkını.Ama insan önce hayvana,sonra bitkilere kıydı.Kıyım