Sen bahar ol küçüğümYemyeşil dallarında büyülü kokularıyla coşanPortakal çiçekleriyle taşsın ağaçlarınKüçük gagalarıyla aşk şarkıları şakıyanRenk renk kuşların sürülerini seyretMis kokulu dağ eteklerine yaslanıpAşık bir kadının gözyaşlarına benzeyenMasum yağmurlarda yürü saatlerceAç ruhunu çiçek bahçelerininAşka davet eden masallarına... Ben kış olurum işte o zamanKar tipilerinde savrulurFırtınalı yağmurlarda büyürümEdepsiz çığlıklarıyla aşkı çağıranSamur kürklü kedileri izlerimBüzüştüğüm çatı altlarındaÇıtırdayan bir
AŞKIN KIŞI ve YAZI
MAGICAL PEPPER FIELD
It was published in 2018.
THE MANSION WITH 101 ROOMS
It was published in 2015.
ADONYA
It was published in 2014.
VEDA
Gemiler denize açıldı limandan martılar eşliğinde.Köpük köpük denizin şarkısıyla coştu gönlü güzeller.Bir de masum meltem rüzgarları ileYaseminler kokularını yollarına vakfettiler.Mendil sallamasa da geride kalanlar.Yürekleri ezildi teker teker.Denize döktükleri kucak dolusu çiçekle özlemlerini gizlediler.Usta ellerde ağladı kemanlar içli içli.Ne yolcular Onların gözyaşlarını gördülerNe de geri döndüler.Pişmanlıklarıyla kalakaldı acı verenler bir akşamüstü.
NAR DALINDA AĞLAMADI HAYALİNLE
Söylenenler yalan;Hiç doğmadı bu gün güneş.Çamlar rüzgarda salınıp ferahlatmadı günümü,Kanat çırpmadı kargalar.Boyumca asmalar titreşmedi kalbim gibi.Nar, dalında ağlamadı hayalinle bugün.Ay erken gelmediAkşam sefaları açmadı.Yaseminler küskünken,Güller boynu bükük ağladı.Söylenenler yalan;Bugün renkler çağlamadı.Yavru kuşlar cıvıldamadıKediler paylarını almadı.Bugün aklı başına geldi aşkın.Aldı gitti kendini çoook uzaklara!
NAFTALİNLİ SEVDALAR
Kaldırdım eskileri sandığa.Üzerine naftalin döktüm.Kimi yırtık,kimi lekeli.Baktım bezmiş gönlüm.Eski şarkılar gibi bir anda unuttumNe varsa kullandığım.Fırlatıp attım.Miadları dolmuş.Çok fazla gözyaşıÇok fazla acıBaktım değmezmişYaşadığım mutluluk.Kaldırdım eskileri sandığaÜzerine naftalin döktüm.Bir de nar çiçeğiyleBir sarı gül koydum.
AĞIR İŞÇİYİZ
Çokuz vardan az gibi.Yoktan çok gibi biraz.Kusursuz olmamanın dayanılmaz hafifliği;Boş vermişliğin sihrine karışıyor.Ceo iken işi bırakıp çiçekçi olmuş bir kadın.Belli ki;O da Ağustos Böceği’ni seviyor.Bizim sağlam hedeflerimiz var.Ama hırslı değiliz.Bununla övünürüz.İşten önce sevdiklerimize zaman ayırdığımızdan mutsuzluğumuz.Birileri bunu aptallık bellemiş.Doğası arızalı ne de olsa insanın.Yapacak bir şey yok.Hiç kimsenin gözlerini kedimizin patileri kadar beğenmiyoruz.Ve yağmurun sesi,En beğendiğimiz sesten daha güzel gelir
SAHTE
Çiçekler sizin günahınızı gizleyemez.Boşuna uğraşmayın.Satılmış ruhunuz kadar kirli kalbiniz de.Öyle ki;Küçük bir pişmanlık bile yok orada.Vücudunuz soğuk bir ölü kadar duygusuz.Bunda bir başkasının rolü olmamalıydı elbette.Siz yaptınız kirli ellerle pazarlığı.Bir anlaşmanız bile yoktu.O kadar ucuzladınız.Payınıza bir kaç kirli uşak düştü.Şeytan bile sizi tanımadı.Böyleyken gururlanmanız komik olmalı.Biz yine de gülmüyoruz.Hırsınızla başbaşa kalın.Uykudasınız hala.Başımızın üstünde gökyüzünde savaşlar olurken,Siz ilk
AŞK
Bir zamanlar defalarca acıların üzerinden geçmekti aşk.Öyle zannediyorduk.Bilmiyorduk içimizde olmayanı ararken çektiğimiz kederi.Aşk sanıyorduk.Değil mi ki aşk güzel olmalıydı!Bir akşamüstü deniz kenarında koklamak bir yasemini.Elbette aşkların en güzeli olmalıydı! Siren sesleri bile kesemezdi içimizdeki sevinci.Öyle garip bir haldi bu.Kapısında bir dilenci gibi beklemekOysa ne tatlıydı aşk dilenmek! Bazen veren el olmak kadar,Aman Tanrım ne de zevkliydi vermek!Ona sordunuz mu hiç peki?Bakalım O